|
|||
İtalya Sosyalist Partisi Mayıs 1920
|
I - Teori
1. Komünizm, proleteryanın kurtuluşu için tarihsel ve toplumsal koşulların doktrinidir. Bu doktrin, burjuva üretim tarzının etkilerine karşı olan ilk işçi hareketleri zamanında gelişmeye başladı ve nihai biçimini kapitalist ekonominin Marksist eleştirisinde, tarihsel materyalist yöntemde, sınıf mücadelesi teorisinde, ve tarihsel süreçte proleter devrimin gerçekleşeceği ve kapitalist toplum düzeninin yıkılacağı algısında edindi.
2. Komünist Partinin kuruluşu, 1848 de yazılan Komünist Manifesto‘da ilk defa sistematik bir ifadeyle temellendirilmiş öğretiye dayanmaktadır.
3. Özünü, üretim-dağıtım araçlarını özel mülk edinmenin, toplumsal iş ürünlerini gasp etmenin ve bu ürünlerle varolan ticaret özgürlüğünün oluşturduğu burjuva üretim ilişkileri, bugünkü tarihsel süreçte proleterlerin yaşam koşulları gittikçe dayanılmaz kılmaktadır.
4. Kapitalizmin siyasi kurumları, yani, demokratik parlementer yönetim sistemi olarak devlet, bu ekonomik ilişkilere denk gelmektedir. Sınıflara bölünmüş bir toplumda devlet, ekonomik ayrıcalığı olan sınıfın örgütlü kuvvetidir. Burjuvazi toplumsal azınlığı oluşturmasına rağmen, demokratik devlet, kapitalist üretim ilişkilerini koruyan örgütlü hakimiyet sistemini oluşturmaktadır.
5. Proleteryanın kapitalist sömürüye karşı mücadelesi, tarihte farklı biçimlere bürünmektedir; makinelere saldırılar, daha iyi iş koşulları için meslek odalarının örgütlenmesi, fabrika konseyleri veya işyerlerini ele geçirme denemeleri gibi. Proleterya bütün bu mücadele kesitlerinden, varolan üretim ilişkilerini yıkmayı engelleyen burjuva devletin hakimiyet merkezlerine yapacağı devrimci nihai saldırısına yönelmektedir.
6. Bu devrimci saldırı bütün bir proleter sınıfın, bütün bir burjuva sınıfla çarpışmasıdır. Aygıtı olan siyasi sınıf partisine, yani komünist partisine her proleter öncü biliçli şekilde örgütlenirken şunu kavramıştır; tek tek grupların, mesleklerin, ulusların ve aynı şekilde de, burjuva yapılanmanın varlığına henüz zarar veremeyen kısmi kazanımların en üst mücadele hedefine hizmet etmesi zorunludur. Yani parti eyleminde mekan ve zaman bir bütünlük oluşturmak mecburiyetindedir.
Proleterya, ancak siyasi bir parti olarak örgütlenmesi sonucu sınıf olarak kendi bağımsızlığı için mücadele edebilir.
7. Komünist parti eyleminin hedefi, burjuva hakimiyetinin zorla yıkılması, proleteryanın siyasi iktidarı ele geçirmesi ve hakim sınıf haline gelmesidir.
8. Burjuvazinin hakim sınıf olarak örgütlülüğü, her sınıftan vatandaşı temsil eden parlementer demokrasi biçimini almaktadır. Buna karşılık, proleteryanın hakim sınıf olarak örgütlenmesi proleterya diktatörlüğü olarak gerçekleşecektir, yani, temsil organlarını (işçi konseyleri sistemi) sadece işçi sınıfı (sanayi proleteryası ve yoksul köylü) üyelerinin belirlediği bir devlet biçimi olacaktır. Burjuvaziye seçim hakkı verilmeyecektir.
9. Eski yönetimi, polis ve askeri mekanizmaları paramparça edildikten sonra proleter devletin görevi, bir taraftan hakimiyeti elinden alınan burjuva sınıfın karşı devrimci bütün çabalarını bastırmak, diğer yandan ise burjuva üretim ve özel mülkiyet ilişkilerine despotça müdahale etmekte olan işçi sınıfının silahlı güçlerini tek bir organ olarak birleştirmektir.
10. Kapitalist ekonomiden komünist ekonomiye olan süreç oldukça karmaşık olacak ve ekonomik gelişiminin farklı koşullarına uygun olarak farklı fazlar arzedecektir. Bu sürecin sonunda üretim araçlarının tamamını birleşik insan toplulukları yönetecek ve onların elinde olacaktır: üretim güçlerinin farklı üretim bölümlerine merkezi ve makul dağılımı da tıpkı ürünlerin merkezi yönetimce dağıtılması gibi tamamiyle komünist toplulukların elinde olacaktır.
11. Kapitalist üretim ilişkileri parçalanınca sınıflar yok olacak ve siyasi baskı aracı olan devletin yerini sistematik olarak ekonomik ve toplumsal faaliyetlerin akılcı kolektif yönetimi alacaktır.
12. Topluluk üyelerinin maddi ve manevi varlığını güvenceye alma ilkesinden dolayı, üretim ilişkilerinin bu evriliş sürecine kapsamlı bir dizi sosyal tedbirler eşlik edecektir. Böylece, proleteryanın kapitalist dünyadan miras edindiği bütün yozlaştırıcı özellikler sırayla yok olacaktır. Manifesto‘daki cümlelerle söylemek gerekirse; "Sınıfları ve sınıf çelişkileriyle eski burjuva toplumun yerini öyle bir birlik alacaktır ki, orada her insanın özgürce gelişmesi, bütün herkesin özgürce gelişmesinin şartı olacaktır" [Komünist Parti Manifestosu].
13. Proleter hakimiyetin komünizmi gerçekleştirme mücadelesini kazanma şartı, uzmanların teknik görevlerindeki titiziilikleri değil, daha çok, devlet mekanizmasının siyasi ve kontrol kurumlarını, genel çıkarları ve komünizmin nihai zaferini, dar ve özel grup çıkarlarına yeğleyenlere teslim etmemektir. Komünist partisi böyle bir sınıf bilincine sahip her proleterin örgütü olduğundan dolayı, üyelerine propaganda yaparak toplumsal organizmanın kurumlarını güvenceye almayı hedefleyecektir. Bundan dolayı, proleterya diktatörlüğü komünist partisinin diktatörlüğü olacaktır. Yönetici parti olarak vazifesini eski oligarşiden çok daha farklı bir anlamda yerine getirecektir çünkü, proleterya yeni bir dünyanın doğum sancılarını çekerken, komünistler en büyük mahrumiyeti ve fedakarlığı gerektiren vazifeleri üstlenerek, devrimci görevlerin en zor bölümünü yerine getirecektir.
II - Diğer okulların eleştirisi
1. Kendine özgü yöntemle sürekli irdelenmiş komünist eleştiri ve bundan çıkarılan tespitlerin propagandaları, diğer sınıf ve parti ideolojilerin proletaryayı etkilememesini hedefler.
2. Komünizm, manevi dünyanın gerçek yaşam koşullarının sonucu değil nedeni olduğu görüşünü savunan idealist görüşü reddeder. Bütün bu felsefi ve dini teoriler buıjuva devrinden önce hakimiyetlerini kuran ve temelini kilisenin, soyluların veya hükümdarların oluşturduğu, güya tanrısal yatırımdan başka dayanağa gereksinim duymayan sınıfların ideolojik cephaneliğidir.
Buıjuvazinin ön kapıdan kovduğu bu eski ideolojileri, başka biçimleriyle arka kapıdan tekrar içeri alması modern buıjuva tutarsızlığının belirtileridir. İdealist temellere dayanan komünizm dayaknaksız saçmalıktır.
3. Komünizmin daha büyük bir özelliği ise, liberal ve buıjuva demokratik dünya görüşlerini eleştirel olarak yok etmesidir. Özel ekonomi ve serbest rekabet üzerine, kapitalist sınıfın çıkarları üzerine kurulmuş bir toplumsal düzen için bu tipik ideoloji, düşünce özgürlüğünü ve siyasi eşitliği vaat eder ve insan toplumunun sözde sınırsız ve aşamalı ilerleyişini güvenceye almak için çoğunluk ilkesini ve genel seçim hakkına dayalı kurumlarını tamamıyla yeterli görür
4. Burjuva demokrasisinin yanılsamalarından biri de eğitim ve öğretimin teşvik edilmesiyle kitlelerin yaşam koşullarını düzeltilebileceğidir. Geniş kitlelerin fikirlerinin düzeyini yükseltmenin koşulu maddi yaşam koşullarını yükseltmektir, ki; bu da ne yazık ki burjuva toplumsal düzenle uyuşmamaktadır. Buıjuvazi diğer taraftan, öğretim kurumları vasıtasıyla kitlelerin, kendi kurtuluşlarının engellerini varolan kurumlarda görmelerini önleyen ideolojileri yaymaktadır.
5. Burjuva demokrasisinin başlıca öğretilerinden biri de millet ilkesidir. İktidara geçen butjuvazinin sınıf çıkarları onu büyük ulusal devlet yapıları kurmaya itmiştir. Milli ve vatansever (kapitalizmin belirdiği dönemlerde aynı ırkın, dilin ve geleneklerin belirli çıkar birliğini ifade eden) ideolojilerden faydalanmasının nedeni kapitalist devlet ve proleter kitlelerin arasındaki çelişkileri zayıflatmak ve köreltmektir. Yani, anavatana bağlanmayı güden ulusal hareketleri belirleyen, burjuva çıkarlardır. Kapitalizmin gelişimi (sık sık şiddetle) dış pazarların fethini zorladığında ve büyük ulus devletleri birbirlerine giriştiğinde ise, burjuvalar aynı milli ilkeleri ayaklar altına almaktadır.
Komünizm bu prensibi hangi ulusa ve işverene ait olursa olsun mülksüz ve yoksul işçilerin iş ve yaşam koşullarını ön plana alarak aşar. Siyasi örgüt biçimiyle iktidarı ele geçiren proletarya komünist uluslararası birliği kurar.
Komünist eleştiri için son savaşın (1914-1918) nedeni kapitalist emperyalizm olmasına rağmen, şu veya bu burjuva devletin görüşüne göre farklı yorumlar (gerek halkların kendi ulusal kaderini tayin hakkı için mücadelesi, gerek gelişmiş demokratik devletler ile burjuva öncesi biçimde örgütlenmiş devletler arasındaki çatışma gibi veya da düşman saldırısına karşı sadece bir savunma savaşı olarak sunmak) tamamlanmış dosyalar olarak raflarda yer almalıdır.
6. Komünizm, burjuva pasifizminin tasarılarının ve tek devlet içerisindeki otonom uluslar ütopyasıyla beslenen, silahsızlanma ve hakem mahkemelerine dayanan halklar birliği ihtimalini ileri süren Wilson’cu yanılsamaların karşısındadır. Sadece, kapitalist toplum düzeni yerine geçen enternasyonal komünist cumhuriyet, savaşları olanaksız kılabilir ve ulusal sorunları çözebilir.
7. Üçüncü bir alanda ise, komünizm, ütopik sosyalist sistemlerin aşılmasıdır, ütopya kuranlar, varolan düzenin eksikliklerini giderebilmek için gelecek toplumun, tarihsel gelişim hakikatlerinle ilişkisi olmayan pratik uygulamaları detaylı planlar olarak tasarlamış ve hakim sınıfın inisiyatifine veya insan severlere misyon olarak teslim etmişlerdir.
8. Kapitalist dünyadaki varoluş koşullarına karşı mücadelede yönlendirici olarak hizmet edecek kendi toplum ve tarih anlayışına olan acil ihtiyacın tazyikinde, proletarya içerisinde, henüz gelişmemiş mücadelenin ve farklı burjuva önyargıların az veya çok baskısı altında okullar ve eğilimler ortaya hep çıkmıştır. Yanılsamalar ve başarısızlıklar kaçınılmazdı. Ancak, bu deneyimler komünist harekete proletarya içersindeki diğer bütün akımlardan keskin şekilde ayrışmak, onlara karşı açıkça mücadele etmek ve böylece kendi öğreti ve taktiğini daha net ve tam formüle etmek için malzeme oluşturuyordu.
9. Sermayesi üyelerine ait olan üretim kooperatifleri kurmakla kapitalist sistem aşılamaz. Bu işletmelerde hammadde alımı ve ürünlerin pazarlaması özel ekonomi tarafından belirleniyordu. Yani, kooperatif sermayesi kaçınılmaz olarak kredilerin ve dolayısıyla özel sermayenin kontrolündeydi.
10. Komünistler sendikaların devrimci proletarya savaşının ne yeterli bir aracı, ne de komünist ekonominin temel örgütlenmesi olarak görürler. Sendikalar, bir meslek dalındaki işçiler arası rekabeti ortadan kaldırabilir ve ücrederin çok düşük bir seviyeye düşürülmesini engelleyebilirler, fakat, ne kapitalist karı yok etme talebini gerçekleştirebilir ne de, yapılarından dolayı bütün meslek dallarının işçilerini buıjuva iktidarın ayrıcalıklarına karşı biıieştirebilirler. Diğer yandan, işletme sahiplerinin elinden işletme mülklerini alıp, işçi sendikalarına basitçe aktarımı dahi komünist ekonominin taleplerini karşılayamaz. Özel mülkiyet bütün proletaıyaya aktarılmalıdır çünkü bu, özel ekonominin özelliği olan ürünleri gasp etmenin ve dağıtımının ortadan kaldırılmasının tek yoludur. Komünistler, sendikaları proleterlerin ilk mücadele deneyimlerini edindiği ve bunun uzantısı olarak, aygıtı sınıf partisi olan siyasi mücadelesinin teori ve pratiğine yönelten alanlar olarak görmektedir.
11. Devrimi bir örgütlenme biçimi sorunu olarak, yani, proletaıyanın o andaki konumuna ve kapitalist üretim sürecindeki o andaki çıkarlarına göre tayin etmesi gibi düşünmek genel olarak yanlıştır. Proletaryanın kurtuluşu için etkili olan aygıt, ekonomik örgütlenmelerin yapısını değiştirmekle oluşmaz. Şayet, işletme yönetiminde işverenin keyfî kısıtlamaları kalıcı olmaya başladığında, fabrika konseyleri veya sendikalar ayrı ayrı işletmelerde işçi çıkarlarını koruma organları olarak oluşur. Bu tür örgütler tarafından kazanılmış olan, ürünler üzerindeki az veya çok yaygınlaşmış kontrol hakkı pekala kapitalist sistemle uyuşabilir ve hatta egemenliğini koruma aracı olarak kullanılabilir. İşletme yönetimlerini fabrika konseylerine aktarınca bile, bu, komünist sistemin başlangıcı sayılmaz. Komünist görüşe göre, üretim üzerindeki işçi denetmi ancak burjuva iktidarı devrildikten sonra, hem de, işçi konseyleri devleti olarak birleşmiş bütün proletaıyanın bütün işletmeleri kontrolü olarak gerçekleşecektir. Komünist üretim yönetimi bütün üretim dallarını ve işletme birimlerini kapsayacak, hamilleri ise, komünizmin kurulması için birleşmiş bütün işçilerin çıkarlarını temsil eden akli kolektif organlar olacaktır.
12. Kapitalist üretim ilişkileri burjuva devlet iktidarının müdahaleleriyle değiştirilemez. Özel işletmelerin devlet veya komün tarafından ele geçirilmesinin komünizmle hiçbir alakası yoktur. Bazı işletmelerin bu tarzda el değiştirmesi, önceki mülk sahibine tazminat ödenmesini gerekli kılmış ve böylece sömürü hakkı meşrulaşmış, işyerleri, kapitalist ekonomi çerçevesinde özel işletmeler olarak çalışmaya devam etmiştir. Buıjuva devlet kapitalizmi savunmak ve güvence altına almak için bu çıkar yolu sıkça kullanmıştır.
13. Mevcut siyasi kurumların hukuki ve reformist önlemlerinin kapitalist sömürüyü önce aşamalı olarak azaltıp, sonunda da kaldırabileceği düşüncesi buıjuvazi ile işbirliğine yol açar ki; burjuvalar, bir kısmından vazgeçme pahasına dahi ayrıcalıklarını yine de savunacaktır. Tabi, bu da ancak, kitlelerin sabrı dizginlenebilir ve devrimci atılımları kapitalist düzenin özünden farklı yöne kanalize edilebilirse olur.
14. Proletarya mücadelesinin esasını siyasi iktidarı fethetmek oluşturur, fakat, siyasi iktidar parlamento çoğunluğunu fethetmekle ele geçirilmez.
Buıjuvazi her şeyden önce pek zahmet etmeden seçilmiş kurumlardaki çoğunluk sayesinde, devletin icra gücüyle kendini güvence altına alır. Bu çoğunluk, bu kurumlara girebilmek uğruna burjuvazinin etkisi altına girmiş insanlardan veya doğrudan kendi delegasyonlarından oluşmaktadır. Bunlara katılım, buıjuva yasaların hukuki ve siyasi temellerine mükellef olmayı ve bunları korumayı gerekli kılar. Bu sorumluluğun her ne kadar biçimsel bir anlamı olsa da, gerektiğinde, yasal sınırı oldukça hızlı biçimde aşmak için oldukça yeterlidir. Bu da özellikle, kendi iktidarını bürokrasisini ve askeri hükümdarlık aletini biçimsel olarak değil, hakiki araçlarla, yani, silah zoruyla savunmak zorunda kaldığı durumlarda geçerlidir.
15. Proletaryanın iktidarını yeni siyasi örgütlerde (kurucu meclisler veya bunların işçi konseyleri sistemiyle birleşimleri) temsili burjuvaziye bırakarak kullanmasını önerirken, iktidarı ele geçirmek için ayaklanma mücadelesinin gerekliliğini kabul etmek kabul edilemez bir programdır ve temel komünist talebe, proletarya diktatörlüğüne karşıdır. Bu sınıf, mülksüzleştiren proleter devletin temsili organlarının oluşumunu bir şekilde etkilemek için bir araca sahip olsaydı, burjuvaziyi mülksüzleştirme süreci derhal tehlikeye girerdi. Bu, burjuvazinin, deneyimi ve entelektüel ve teknik eğitimi nedeniyle kaçınılmaz olarak sürdüreceği etkiyi, siyasi etkinliğini bir karşı-devrimde iktidarını yeniden kurmaya yönelik olarak kullanmasına izin verecektir. Örgütlenme, propaganda ve basın özgürlüğü gibi konularda proleter iktidarın burjuvalara tanıdığı varsayılan eşit muamele konusunda en ufak bir demokratik önyargının sürmesine izin verilirse, aynı sonuçlar doğar.
16. Tüm sosyal sınıfların çeşitli işkolu ve mesleklerden delegelere dayanan bir siyasi temsil organı öneren program, işçi konseyleri sistemine giden bir yol değildir, çünkü ikincisi, burjuvazinin işçi konseylerinin dışlanmasıyla nitelendirilir ve seçimler işkolu temelinde değil, bölgesel düzeyde yapılır. Söz konusu temsil biçimi, mevcut parlamenter demokrasiyle karşılaştırıldığında bile oldukça aşağı bir aşamadır.
17. Anarşizm, komünizm fikirlerine derinden karşıdır. Devletsiz ve siyasi sistemsiz bir toplumun derhal kurulmasını amaçlar ve geleceğin ekonomisi için, üretim birimlerinin özerk işleyişini savunur, herhangi bir merkezi organizasyon kavramını ve üretim ve dağıtımdaki insan faaliyetlerinin düzenlenmesini reddeder. Böyle bir anlayış, burjuva özel ekonomisininkine yakındır ve komünizmin temel özüne yabancı kalır. Üstelik, bir siyasal iktidar mekanizması olarak devletin derhal ortadan kaldırılması, sınıfların derhal ortadan kaldırıldığı, burjuva iktidarına karşı ayaklanma ile eşzamanlı olarak devrimci mülksüzleştirmenin gerçekleştiği varsayılmadığı sürece, karşı-devrime direnmedeki başarısızlığa eşdeğer olacaktır.
Mevcut ekonominin yerine komünist ekonominin ikame edilmesindeki proleter görevlerin karmaşıklığı ve böyle bir sürecin kapitalizm içinde başlıca muhafazakar güç olarak hareket eden tüm yerel ve özel çıkarlara karşı proletaryanın genel çıkarını temsil eden ve ona tabi olan merkezi bir örgüt tarafından yönetilmesi gerekliliği göz önüne alındığında, bunun en ufak bir olasılığı yoktur.
III
1. Komünist doktrin ve ekonomik determinizm, komünistleri tarihsel oluşumun kesinlikle pasif seyircisi yapmaz, aksine yılmaz savaşçıları yapar. Şayet, teorinin neticeleri ve komünizmin eleştirel deneyimlerinin faturaları kesilmezse mücadele ve eylem etkisiz kalırdı.
2. Komünistlerin devrimci işlevi, komünist ilklerin bilincini kararlılıklarıyla birleştirerek bütün güçlerini devrim davasına adayan her proleteri partiye örgütlemesini esas alır. Uluslararası örgütlenmiş parti çoğunluğun kararları ve bu çoğunluk tarafından öncü olarak belirlenmiş merkez organlarının disiplini temellerinde hareket eder.
3. Partinin en önemli işlevi propaganda ve militanlaştırma olduğundan, yeni üyeler edinmeden önce sarsılmaz dayanıklılığı içten göstermelidir. Komünist hareket kendi eyleminin başarısını prensiplerini yaygınlaştırmasına bağlasa da, hatta toplumun koca çoğunluğunun çıkarı için mücadele etse de, çoğunluğun onayını önkoşul yapmaz. Devrimci eylemin kriteri hem kendi, hem de karşıt gücün nesnel değerlendirmesini gerektirir ve sayısal güç ne tek ne de en önemli faktördür, birbirine bağlı bir çok faktöre bağlıdır.
4. Faaliyetini uluslararası alanda örgütlemeyi sürekli gözönünde tutan komünist partide, eyleminin gereksinimleriyle ve tarihsel deneyimiyle sıkı sıkıya bağlı olan yoğun bir analiz ve eleştiri faaliyetindedir. Diğer akım ve partilerin propagandalarına karşı olan komünist parti kendi eleştirel deneyiminin sonuçlarını dışarıya taşımak için her fırsatı ve her aracı kullanır. Proleter kitleleri kendine çekmek için yapılan propaganda faaliyeti herşeyden önce işçilerin kendi çıkarlarını dolaysız olarak temsil eden örgütlenmelerde ve öncelikle de kapitalizmin dayatmaları karşısında zorunlu olarak harekete geçtiklerinde yapılır.
5. Bu yüzden komünistler kooparatiflere, sendikalara, işçi konseylerine girerek, çoğunluğu ve öncü mevkileri fehtetmeyi amaçlayan komünist işçi grupları oluştururlar. Bu tür birliklerde örgütlenen işçi kitlelerini komünist mücadelenin siyasi ve devrimci hedeflerine dahil etmek için faaliyette bulunurlar.
6. Komünist parti, içinde işçi ve burjuvaların aynı oranda faaliyette olduğu bütün yapılardan ve derneklerden uzakta durur. Daha kötüsü ise burjuvaların öncülük ettiği ve himayesine aldıklarından (yardımlaşma, bağış, ve eğitim kurumları, devlet halk okulları, zanaatkar örgütleri vs.) uzak durur ve proleterlerin buralara yönelmemesi için bunların faaliyet ve etkilerine karşı mücadele eder.
7. Burjuva demokratik temsilci sistemin seçimlerine katılım ve parlementer faaliyet, her zaman sisteme meyletme tehlikesini içinde barındırır. Burjuva hükümdarlığın devrilmesinin belirmediği her aşama ve parti görevinin eleştiri ve muhalefetle sınırlı olduğu süreç, propaganda ve hareketin biçimlenmesi için kullanılabilirdi. Dünya savaşının bitmesiyle, ilk komünist devrimlerin ve 3. Enternasyonalin oluşumuyla başlayan bugünkü süreçte komünist devrimciler, bütün ülkelerin proleterlerine siyasi eylemlerinin doğrudan hedefi olarak ülke yönetimini ele geçirmeyi gösterirler; Bütün güçler ve hazırlık çalışmalarının tümü bu hedefe yönelmelidir. Bu araçlar komünistlerin işçi konseyleri sisteminde ve proletarya diktatörlüğünde hedefledikleri her yapı ve işlevin anti tezini oluşturmaktadır. Bu döneme parlamento aygıtına katılmak, iktidarı ele geçirmek gayesiyle uyuşmamaktadır. Diğer taraftan, bu seçim çalışmaları hareketin bütün enerjisine malolduğundan dolayı devrimci hazırlıktan çark edişi kaçınılmaz kılmaktıdır.
8. Parlemantarizmin daha da büyük dezavantajlarını arzeden, bölge ve belediye kurumlarını seçimlerle ele geçirmek, burjuva iktidara karşı kesinlikle kabul edilebilir bir eylem biçimi değildir. Bir taraftan, bölge ve belediye kurumlarının gerçekte bir güç değil, aksine, merkezi devlet aygıtının uzantısıdır. Diğer taraftan ise, bu kurumlar, komünist, merkezi eylem iradesine zıtlık teşkil eden burjuvazinin, proleter iktidarın kurulmasına karşı verdiği mücadeleye bir üs sunar, (iktidar sahiplerine yerel otoritenin bugün bazı rahatsızlıklar verebileceği prensip olarak iddia edilse bile).
9. Devrimci süreçlerde komünistlerin bütün çabaları kitle eylemlerini genişletmeyi ve derinleştirmeyi hedefler. Komünistler propogandalarını ve hazırlık çalışmalarını öncelikle büyük merkezlerde, büyük ve sıkça olan proleter mitinglerle bütünlerken, proletaryanın gerçek hedefi olan burjuva iktidarı yıkmayı onayladığı ve bu hedefi sağlamlaştırdığı yürüyüş ve gösterilerde ekonomik hareketlere siyasi nitelik kazandırmaya çalışır.
10. Komünist partisi propagandasını burjuva ordusu saflarına taşır. Komünist antimilitarizm, steril humanizm zeminine dayanmaz, aksine burjuvazinin kapitalist çıkarlarını savunmak amacıyla orduyu silahlandırdığını ve proleterlerin davasına karşı kullandığını proletaryaya izah etmeyi hedefler.
11. Komünist partisi devrimci şavaşta proletaryanın general erkanı rolünü üstlenmek için kendisini hazırlar, dolayısıyla kendi danışma ve iletişim ağını kurar ve herşeyden önce de proletaryanın silahlanmasını teşvik eder ve örgütler.
12. Komünist partisi kendisiyle belirli hedefi dolaysız aynı olan, fakat programatik olarak gelişen eylem seyrine katılmayan siyasi hareketlerle anlaşma yapmaz, ittifak kurmaz. Aynı şekilde, burjuvaziye karşı ayaklanmayı savunmasına rağmen, bunun yanısıra komünist programda tespit edilmiş eylem direktiflerini yerine getirmeyen, işçi sınıfının tüm siyasi eğilimlerinin teşkil ettiği Birleşik Cephe denilen ittifak da rededilmelidir.
Ele geçecek iktidarda sürekliliği ve etkinliği güvenceye alacak olan tek gücün yani, proleter iktidarın kurulmasını hedefleyen ve komünist direktifleri uygulayanların cılız kaldığı durumlarda, burjuva iktidarı yıkmayı hedefleyen güçlerin çoğalması pozitif koşul sayılmaz. Sovyetler doğal olarak devrimci mücadele örgütleri değildir, ancak komünist partinin çoğunluğu ele geçirmesiyle devrimci olurlar.
13. İşçi konseyleri devrimden önce, burjuva devlet iktidarının ciddi biçimde tehdit altında olduğu aşırı bir kriz peryodunda da oluşabilir. Sovyetleri oluşturma inisiyatifi devrimci bir durumda parti için zorunlu olabilir fakat, devrimci bir durum yaratmak için araç değildir.
Burjuva iktidarın istikrarlı olduğu durumlarda konseylerin varlıklarını sürdürmesi, devrimci mücadele açısından ciddi tehlikeler oluştururabilir. Mesela, burjuva demokrasi kurumlarının proleter organlarla uzlaşması ve iç içe geçme tehhlikesi söz konusu olur.
14. Komünistlerin ayırt edici özelliği, sınıf mücadelesinin her durumunda ve her bölümünde, genel bir ayaklanma için tüm proleter güçlerin derhal seferber edilmesini istemeleri değildir. Onları ayırt eden, ayaklanma aşamasının mücadelenin kaçınılmaz bir sonucu olduğunu açıkça söylemeleri ve proletaryayı devrimin başarısı ve daha da gelişmesi için elverişli koşullarda onunla yüzleşmeye hazırlamalarıdır.
Parti, durumu
proletaryanın geri kalanından daha iyi değerlendirebileceği için,
belirleyici savaş anını hızlandırmak veya geciktirmek için
harekete geçme zorunluluğu ile karşı karşıya kalabilir. Her
halükarda, partinin özel görevi, ne pahasına olursa olsun
devrimci eylemi hızlandırmak isteyen, proletaryayı felakete
sürükleyenlere ve kararlı eylemin karşı kitlelerin eylemini
başka amaçlara yönlendirerek devrimci hareketi engellemek için
her durumu istismar eden oportünistlere karşı savaşmaktır.
Aksine, komünist parti, burjuva egemenliğinin savunma güçlerine
karşı nihai ve kaçınılmaz silahlı mücadele için etkin bir
hazırlık içinde kitlelerin eylemini her zaman daha ileriye
götürmelidir.
“Il Soviet”, no. 6, 27 Haziran 1920